Kurtulmuş, Ünye'de doğduğu evde
banner40

banner39

Kurtulmuş, Ünye'de doğduğu evde

07 Mayıs 2015 Perşembe 11:35

Ordu'nun Ünye ilçesinde 1959 yılında dünyaya gelen Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, doğduğu evde çocukluk yıllarına ilişkin anılarını paylaştı.

Kurtulmuş, Ünye'de doğduğu evde
Kurtulmuş, gazetecilere yaptığı açıklamada, Ordu'ya her gelişinde Ünye'de doğduğu evde kaldığını söyledi. 
Yardımseverliği, edebi ve tevazusuyla bir neslin yetişmesinde büyük emeği geçen rahmetli babası İsmail Niyazi Kurtulmuş'un, kendisiyle aynı ismi taşıyan dedesi Numan Kurtulmuş'la beraber yaklaşık 80 yıl önce İstanbul Fatih semtindeki bir apartmana taşındıklarını anlatan Numan Kurtulmuş "Ama köklerimiz burası" dedi.

Çamurlu Mahallesi'ndeki "Paşabahçe" olarak bilinen yerdeki Abdullah Haznedar Evi'nin denize bakan odasında doğduğunu açıklayan Kurtulmuş, çocukluğunda her yaz İstanbul'dan Ünye'ye geldiklerini ve 2 - 3 ay kaldıklarını anlattı. Kurtulmuş, "Bazen o eski Samsun vapurları vardı, buraya kadar gelir, Ünye'de açık denizde vapur durur, ondan sonra halattan iskeleler aşağı salınır, biz de küçük motorlara binerek buraya gelirdik. Yazın buraya gelmeyi iple çekerdik. Çok keyifli, son derece güzeldi" diye konuştu.

- "Gazoz kapaklarıyla oynardık"

Oturdukları evin karşısında yazlık sinema olduğunu belirten Kurtulmuş, "O yazlık sinemada geceleri filmler seyredilir, güzel Ünye gazozları vardı, o gazozları içerdik. Sonra gazoz kapaklarını toplayıp onlarla oynardık. Çevredeki binaların hiçbiri yoktu, çok geniş ve güzel bir bahçeydi. Şu anda üzerinde durduğumuz bahçe de halen annemin hissesinde olan arsalardan bir tanesidir. Güzel, keyifli, çok nezih bir ortamdı Ünye günleri. Yaz günleri kapılar açık, herkes birbirine gider, eş, dost akraba güzel günlerdi" dedi.

Dedesi Abdullah Haznedar'a ait evde dünyaya gözlerini açtığını söyleyen Kurtulmuş, "Bu evin halen böyle korunmuş olması ayrı bir güzellik. Bir kere daha bugün burada olmaktan büyük keyif alıyorum" şeklinde konuştu. 

Kurtulmuş, Ünye'de geçen yıllarına ilişkin şu anıları paylaştı:

"Çok hatıralarım var, rahmetli anneannemi hatırlıyorum, rahmetli dayımı hatırlıyorum, hemen yandaki bina da annemin amcasının eviydi. Çok güzeldi. O da iki katlı, küçük, her tarafında tarihi kapıları, tarihi sarnıçları olan bir binaydı, maalesef bugün bu hale geldi. Amcamın eşi Gülzade yengeyi hatırlıyorum, o güzel sohbetlerini, bütün aileyi bir araya toparlaması, onlar sofraya oturmadan oturulmazdı. Daha küçük zamanlarda bahçede koşarak kan ter içinde oynadığımızı, ısırgan otlarının arasından geçerken ayaklarımızın nasıl yandığını hatırlıyorum."

- Amentü Şerhi'nin yazarı Numan Kurtulmuş 

Latin harfleriyle yazılmış ilk Türkçe ilmihal kitabı olarak bilinen Amentü Şerhi'nin yazarı dedesi Numan Kurtulmuş'u da anlatan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Babamın babası Kastamonulu, Ünye'ye Birinci Dünya Savaşı sırasında teğmenken geliyor. Savaş sırasında eşkıya takibi var, asker cephede savaşırken maalesef birtakım eşkıyalar da buralara dadanmış, Akkuş, Tekkiraz, Niksar ve o çevrelerde de eşkıyalar var, onları takiple görevlendirilmiş. Tekkiraz'da rahmetli babaannemi görüyor ve onunla evleniyor. Babaannemin abisi Ali Bey Dayı da hemen bu evlerin  yanındaki evde oturuyordu. Dedem ondan sonra askerliğe devam ediyor, savaşlara katılıyor. En son Sakarya Meydan Muharebesi'nde yüz metre mesafeden aldığı kurşunla kalça kemiği kırılıyor ve 39 yaşında binbaşı olarak malulen emekli oluyor. Emekli olduktan sonra İstanbul'daki Amentü Şerhi'ni yazıyor. Annem o zaman yeni gelin olmuş, o dönemleri biliyor şunu anlatır;  Hakikaten Allah rahmet eylesin. 'İmam Buhari herhangi bir hadis rivayet ederken, o hadisleri yazarken tekrar kalkar abdest alırmış ve o şekilde yazarmış. Dedemin ayağı kurşun yarasından dolayı 15 santim kısalıyor, ayağını uzatarak, yerde yatarak yazarmış ve sürekli abdestli dolaşıyor ama yine Amentü Şerhi'ni yazmaya başlayacağı zaman o sakat haliyle kalkar, tekrar abdest alır yeniden oturarak yazarmış.' Amentü Şerhi, İstanbul Fatih'te yazılmış. Dedem sadece Amentü Şerhi'ni yazmak değil 39 yaşından sonra Kur'an hafızı olmuş. Babam rahmetli anlatırdı; 'Ramazan'da bizlere hatimle teravih kıldırırdı' derdi. Gerçekten çok önemli bir insan, büyük bir alim ve mücahit olarak hayatını idame ettirmiş, vefat etmiş. Annemin babasını da babamın babasını da hiç tanımadım. Dedelerime, babaanneme, ananem ve bütün aile büyüklerime rahmet diliyorum."
Anahtar Kelimeler
banner5

Yorum Gönder

@name x